Preloader

Kapattım ben o defteri!

Gün olur, bir şeylerin tükendiğini anlar insan. Zor gelir, acı verir ama bitirir. Soran olursa “Kapattım ben o defteri!” der; konusu açılsın istemez. Sahiden kapatmıştır ama kapattıktan sonra o defteri ne yapmış olabilir? Atmış olabilir… Satmış olabilir… İhtiyacı olan birine vermiş olabilir… Peki ya saklamaya devam ediyorsa?..

Sade yaşam denince çoğunlukla söylenen şey “az alışveriş yap, az tüket”.

Sadeleşmek yalnızca gardırobu güncellemek, daha az satın almak, kredi kartını kesip atmaktan ibaret zannediliyor. Böyle bir yanlış kanaat olunca “Ben zaten alışveriş yapmayı hiç sevmem” diyen kişi sade yaşadığını düşünüyor, “Ay ben hiç tutmam, hemen veririm” diyen de sadeleşmeye ihtiyacı olmadığını zannediyor. İlk düğmenin yanlış iliklenmesi gibi, başta kavram yanlış anlaşılınca haliyle diğer tüm düğmeler de yanlış ilikleniyor.

Elbette günümüzde büyük bir israf var, “Tüketiyorum, o halde varım!” hayat felsefesinin hakim olduğu garip bir çağa tanıklık ediyoruz. Bununla beraber sadeleşme süreci, az satın almanın çok daha ötesinde.

Sadeleşmek için kişinin yıllardır tuttuğu madden ve manen bitmiş, kırılmış, bozulmuş, tarihi geçmiş nesneleri hayatından çıkarması gerekiyor. Tutunduğu şeyleri bırakmadıkça hayatında pek de bir sadelik olmuyor. Evet belki yeni bir şey satın almıyor ama eski aldıklarını ve başkalarının yeni aldıklarını saklıyor, biriktiriyor, atmıyor, atamıyor. Bu da tıpkı küçük tortuların birike birike aylar içinde lavaboyu tıkaması gibi hayatını tıkıyor. Beklediği para gelmiyor, satışa çıkardığı ev satılmıyor, açtığı dava uzadıkça uzuyor, taşınmak istiyor ama garip bir şekilde taşınmıyor, kördüğüm olmuş işleri ilerlemiyor, hayatına yeni biri girmiyor. Çünkü bırakamıyor ki eskinin tortuları gitsin. Şimdi o lavabodaki kirli su nasıl boşalsın da çeşme yeniden açılsın?

Bir şeyi “kafada bitirmek” sahiden onun yüklerinden kurtulmak için yeterli değil. İnsanın anlamadığı konu bu. Kafada verdiği kararı eylemiyle ispatlaması gerekiyor.

Herkesin başına gelir. Gün olur, bir şeylerin tükendiğini anlar insan. Zor gelir, acı verir ama bitirir. Soran olursa “Kapattım ben o defteri!” der; konusu açılsın istemez. Sahiden kapatmıştır. Peki kapattıktan sonra o “defteri” ne yapmış olabilir? Atmış olabilir… Satmış olabilir… İhtiyacı olan birine vermiş olabilir… Peki ya saklamaya devam ediyorsa?

Sadeleşme sürecinde tuttuğu her nesne, insana kendi hayatının mevcut durumu hakkında delildir. Danışanlarımın ve öğrencilerimin “kapattım” dedikleri o malum defterleri masanın üstünde –yani hayatlarının göbeğinde– tutmaları da bu yöndeki delillerden. O defterden kastımız ne? Tabii ki bitmiş ilişkiler, eski meslekler, çürümüş anılar. Bunların her biri insanı çivi gibi bir yere bağlar. Kişi istese de hayatının o alanında yeterince ilerleyemez. Vazgeçmediği her nesne, ona atfettiği anlamın büyüklüğüne göre yer kaplar ve hayatını tıkayan bir kaya olur çıkar.

Peki kapanmış defterleri temsil eden nesnelerin durmasında ne sakınca olabilir? Bu sorunun cevabı için, sadeleşerek bu eşyalardan vazgeçenlerin hayatlarında neler değiştiğine bakalım:

  • Yıllardır taşınma düşüncesinde olup da bir türlü karar veremeyen danışanım, eski ilişkisinden kalan hediye defter gidince istediği şehre taşındı.
  • Hamile bir öğrencim sadeleştikten sonra “elimizdeki parayla mümkün değil” dedikleri bir araba satın aldılar.
  • Danışanımın 2 yıl önce başvurduğu ama kabul edilmemiş olan süt yardımı, çocukların oyuncaklarını sadeleştirirken geldi.
  • Eğitmenlik yapan bir öğrencim, atmaya kıyamadığı bitmiş kalemden vazgeçince yeni öğrenciler buldu ve eğitim açtı.
  • İş yerinde önceki müdürden kalma, 7 yıldır işe yaramadan duran kullanılmış ajanda çöpe gidince o sıralar düğüm olmuş 3 iş birden çözüldü.
  • Bir türlü çıkmayan problemli kiracı, ev sahibi sadeleşince kendiliğinden “taşınacağım” dedi.
  • Oyun amaçlı kullanılan sahte 200TL görünümlü kağıtlar çöpe gidince akrabalar çocuklara daha fazla harçlık vermeye başladı. Yani sahte para gidince gerçek para geldi.
  • Anne-kız aynı dönem beraber eğitim alıp evlerini sadeleştirdikten sonra; sürekli çöp atılmasından, bir tek ağacın olmamasından şikayet ettikleri sokakları çok geçmeden temizlendi ve o bölgeye ağaçlar dikildi.
  • Bir türlü kopamadığı eski evini satınca; emlak piyasasının uçtuğu böyle bir dönemde, o semtte, o büyüklük ve güzellikte olamaz denilen, hayallerinin ötesinde bir ev almak nasip oldu.
  • 7 aydır âdet görmeyen danışanım, hastane belgelerini attığımız seanstan sonra düzenli âdet görmeye başladı. Hem de polikistik over’i olduğu halde.
  • Sık sık baş ağrısı yaşayan öğrencimin ağrı atakları fark edilir derecede seyrekleşti.
  • 5 aydır satılmayan araba sadeleşme eğitimi devam ederken satıldı.
  • Evlatlık bebek başvurusu yapan çift, resmî olarak önlerinde 1-1,5 yıl bekleme süreci varken, 2 aylık sadeleşme eğitimi bitmeden bebeklerine kavuştu.

Bunlar en somut, elle tutulur, gözle görülür sonuçlar. Ayrıca iş verimliliğinin artması, evde huzurun artması, mekanların ferahlaması, işlerin kolaylaşması, üşenmenin-ertelemenin azalması, harekete geçmenin kolaylaşması, uyku kalitesinin artması, evlilik ve iş bulma konularındaki tıkanıklıkların açılması, kişinin daha güzel giyinmesi; daha enerjik, daha mutlu olması ve daha özgür olması gibi kazanımlar ise cabası.

İnsan bir şeyi elde tutarak kendini kârda zannederken, aslında yıllarca neler kaybettiğini ancak onu bıraktıktan sonra anlıyor. Bir şey gitmeden yerine bir şey gelmiyor. Gitmesi gerekenlerle vedalaşınca gelmesi gerekenler ardın sıra geliveriyorlar.

Velhasıl yeni beyaz sayfaların açılması için eski defteri kapatmak yetmiyor, onu bırakmak da gerekiyor…

Comments (1)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close