Minimalizmle tanışalı 5-6 yıl olmuştu. Pek çok kez kendimce sadeleştirmeler yaptım fakat bir şeyler hep eksik kalıyordu. Zinciri tamamlayamadığımı eğitimden sonra idrak ettim. Hayatımda yapılacaklar listemin ilk 5 maddesinden ikisini sadeleşmek ve zayıflamak oluşturuyordu. Çok kilolu olmasam da iri bir yapım vardı kendimi bildim bileli. Erkeksi tavırları olan, erkek gibi cüsseli bir kadındım. Yıllarca kilo vermeye çalıştım. Diyetisyenler, diyetler, detokslar ve kaçınılmaz son: Verilen kiloların geri alınması…
Bir gün artan hayat pahalılığı, insanların gıdaya erişiminin zor ve pahalı olması, yardım edilecek çok kişinin olması öyle yaktı ki yüreğimi; o gün daha az yemek yemeye, temel ihtiyaçlarıma daha az harcamaya, daha çok insana yardım edebilmeye niyet ettim. Dedim ki, “Allah’ım yeryüzünde bu kadar aç insan varken, bu kadar yoksulluk varken, ben bu kadar yemek yemeyi kendime yakıştıramıyorum.” Yediklerime baktım, benim tek başıma bir öğünde yediklerimle üç hatta bazen dört insan bile doyar. “Allah’ım iştahımı hayırlısı ile sağlıklı sıhhatli şekilde azalt. Yemeğe daha az harcayayım. Paramı daha çok paylaşmamı nasip et.” diyerek kilo vermeye, harcamalarımdan daha çok para arttırmaya, daha çok paylaşmaya niyet ettim.
Her ne kadar minimalist yaşasam da sürekli masa ve sehpamın üzeri dağınıktı. Okumayı-yazmayı çok severim. Her yerde not aldığım kağıtlar, bir türlü yerini bulamayan ıvır zıvırlar ruhumu sömürüyordu ve bu durum beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Kilo vermeye niyet ettikten birkaç ay sonra Zeynep Hoca’nın sadeleşme eğitimi çıktı karşıma. Kaydoldum.
Eğitimde tabii ki zorlandığım zamanlar oldu. Zeynep Hoca kıyafetleri anlatırken başımdan aşağı kaynar sular döküldü adeta. Üstüme baktım, erkek poları. Hemen değiştirdim. Dolabım erkek kıyafetleriyle doluymuş. Hoca anlatırken dolaptaki erkek kıyafetlerini boşaltmaya başladım. Ders arasında aldım elime kocaman poşet, doldurdum da doldurdum. Bir poşet, iki poşet, üç poşet, dört poşet diye gitti. Dolapta giyecek bir şey kalmadı neredeyse. Erkeklerin yoğun olduğu bir mesleğim var, daha çok erkeklerin ilgilendiği sporlar yapıyorum [Z.Y.’nin notu: Yazının girişindeki fotoğrafta yamaç paraşütü yapan kendisi oluyor 🙂 ] fakat gardırobumda bu kadar erkeksi kıyafet olduğunu hiç fark etmemiştim. Hoca tekrar derse başladı. Kadınlıktan, naiflikten, kibarlıktan bahsetti ve ben şok oldum. Nerede hata yaptığımı anladım o gün. Fıtrata aykırı davranıyordum ve bu bende çok büyük huzursuzluk oluşturmuştu. Acı gerçeklerle yüzleşmiştim. Ruhsuz, renksiz, tarzı ve samimiyeti olmayan kıyafetlerle doluydu dolabım. Hemen dolabı boşalttım. Çok rahatladım. Ve sonuç: Dolap boş kalmıştı.
Yalnız yaşıyordum ve birkaç parçanın dışında evimde eşya yoktu. Buna rağmen o kadar çok ıvır zıvır çıktı ki; Kalemler, kulaklıklar, kitaplar… İnanamadım. Sadeleştirdiklerimi ne yapabilirim diye düşündüm. Bazı eşyalar satılabilir fakat bununla uğraşmak da hiç benim tarzım değil. Öğretmenim ben. Kıyafetleri öğrencilerime götürdüm. Gücenmesinler, mahcup olmasınlar diye önce gizli saklı verdim. Sonra bir baktım öğrenciler birbirlerine anlatarak hava atmaya başlamışlar. “Nevin hoca bana bunu verdi, bana da bunu verdi” diye. Kimsenin işine yaramayacağını düşündüğüm küçük ıvır zıvırları da götürdüm okula. Sınıfta açtım poşetleri, tek tek “Bunu kim ister, bunu kim ister?” diye sorarak dağıttım hepsini. Hiç işe yaramayacağını düşündüğüm etiketler, kartpostallar, dosyalar, kağıt parçaları o kadar mutlu etmiş ki çocuklarımı!
Öğrencilerime her dönem sonunda beni değerlendirmeleri, eleştirmeleri için isimsiz geri bildirim yazdırırım. Bu kez şöyle notlar yazdılar: “Hocam sizin çöp diye verdiğiniz eşyalar bizim için hazine değerinde. Lütfen bize verin.” “Ailelerimizin bile öğretemediği paylaşmayı, verdiğiniz eşyalarla siz öğrettiniz.” “İlk defa öğretmenimden bir şey alıyorum.” diyen çok öğrencim oldu. “Hocam Emine’ye beyaz badi vermişsiniz, bana da verir misiniz?” diye sordu biri. Hatta bir öğrencimle ilginç bir diyalog geçti aramızda. “Bu kazak bana büyük geliyor artık, var mı isteyen?” demiştim. Kız öğrencilerimden biri “ben alırım” dedi ve ona verdim. Bir erkek öğrencim de “Hocam yaaa, ben istiyordum, niye bana vermediniz?” dedi. “Sen kadın kazağını n’apacaksın?” dedim. “Kız kardeşimin doğum günü vardı, öğretmenim verdi diyerek ona hediye edecektim.” dedi. Ertesi gün büyük gelen kazaklardan bir tane de kız kardeşine vermesi için getirdim.
Velhasıl bu bir yıllık süreçte 20 kilo verdim. Evim arındıkça vücudum arındı. Evimdeki fazlalıklar gittikçe bedenimdeki fazlalıklar da gitti. Kilo verdikçe dolaptaki kıyafetler gitti, fazlalıklar gittikçe kilolar gitti. Diyet yapmadım, kalori hesaplamadım, “o faydalı bu zararlı, bu saatte bu yenmez” demedim, öğün saati tutmadım; sadece acıkınca yedim. Günde bir kere acıktıysam bir kere yedim, dört kere acıktıysam dört kere yedim. “Tabağı bitireyim” demedim, doyunca yemeyi kestim, tabakta kalanları daha sonra acıktığımda yedim. Hiçbir şeyi ziyan etmedim. Canım ne yemek istiyorsa yedim. Baklava yiyerek geçirdiğim günler de oldu, ekmek arası yiyerek de. İçimdeki Nevin ne yemek istediyse, ne kadar yemek istediyse o kadar yedim. Her ay kendiliğinden 1-2 kilo vermeye başladım. Bazen 1,5 kilo verdim, bazen de 2,5 kilo. Ve bu süreçte paylaştım, gerçekten paylaştım.
Eğitim bitince, kilolar da gidince alışverişe çıktım. Rengarenk, cıvıl cıvıl kıyafetler aldım kendime. Önceden dolabım koyu renklerle doluydu. Şimdi ise kendime yeni bir tarz oluşturdum. Kadın Nevin çıktı ortaya. Önceki kıyafetlerimi verirken nasıl yenilerini alacağım diye düşünmüştüm en başta, sonra dedim “Sahibimiz Allah, elbet kolayını verir.” İnanır mısınız Rabbim o kadar kolaylaştırdı ki, herkesin 1 parça kıyafete verdiği para ile ben outlet mağazasından 10 parça aldım. Kıyafetleri birbiriyle farklı farklı kombinlemeyi öğrenince de her gün değişik kıyafetler giymiş gibi oluyorum. Öğrenciler “Hocam maaşınızı kıyafete mi harcıyorsunuz, bir giydiğinizi bir daha giymiyorsunuz” diye sorgulamaya başladı. “Ben kullanmadıklarımı, fazlalıkları ihtiyaç sahiplerine verdikçe Rabbim de bana ihtiyacım olanları en uygun yolla gönderiyor.” diyerek anlattım ve hâlâ da anlatıyorum. Önceden mecburiyetten giyinirdim, şimdi ise giyinmeyi çok seviyorum. Kendime kıymet vermeye bayılıyorum. Nevin’i severken kendimden geçiyorum adeta 🙂
Beni gören insanlar çok şaşırıyor ve ısrarla nasıl kilo verdiğimi soruyorlar. “Öncelikle kilo vermeye niyet ettim. Hayatımdaki fazlalıkları çıkarınca vücudumdaki fazlalıklar da gitti.” diyorum. Beni yakından tanıyanlar “Şu hayatta böyle kilo veren bir tek Nevin olabilir” diyorlar. Birçoğu da sadeleşerek kilo verdiğime inanmıyor…
Sevgiyle,
Sağlıcakla…
Nevin Kahraman
Öncelikle böyle güzel bir deneyimi bizimle paylaştığınız için çok çok teşekkürler…Zeynep hocamdan Allah razı olsun, bizlere de çok şey öğretti. Keşke eski öğrencileriyle yeniden bir çalışma yapsa? 🙂 Bana kattığı şeylerden bir diğer ise kelime israfı. Cümlelerini seçerek konuşması.Net olması.
Harikasın , o kadar güzel aktarmışsın ki pekçok kişiye ilham olacak gibi görünüyor. Yolun açık olsun☺️